“Mü’minlerin her kesiminden bir gurup, din ilminde geniş bilgi sahibi olmalı ve kavimleri döndüklerinde onları ikaz etmelidirler.”

 بسم الله الرحمن الرحيم
الحمد لله والصلاة والسلام على رسول الله

Allâh-u Teâlâ “Et-Tevbeh” suresinin 122. ayetinde şöyle buyuruyor:

فََلولا نفر من كل فرقة منهم طائفة ليتفقهوا في الدين ولينذروا قومهم إذا رجعوا


Anlamı : “Mü’minlerin her kesiminden bir gurup, din ilminde geniş bilgi sahibi olmalı ve kavimleri döndüklerinde onları ikaz etmelidirler.”

Bu ayetten anlaşıldığı gibi Allâh, mü’minlerden bir gruba dini konularda geniş bilgi almalarını ve insanları uyarmalarını emretmektedir Peygamber Efendimizin (sallallâhu aleyhi ve sellem) ümmetinden olan birçok zat vardır ki; âlim, müfessir, muhaddis, fakih, hafız, lügatçi, tarihçi… Bunlarla beraber bu zatların gömleğini giyerek kendilerini onlar gibi göstermeye çalışan bazı insanlarda var ki, sırf insanlara saldırmak için bu kılıklara girmişlerdir. Bu şahıslar kendi görüşlerinin doğruluğunu insanlara kabul ettirmek için kandırma yolunu seçip, Kur’an-ı Kerim’de bulunan müteşabih ayetleri kullanmaya kalkmışlardır. Sözlerini ve kitaplarını süsleyerek insanları kandırmaya çalışmaktadırlar. Maalesef bu şahıslara tabi olanlar da bu kitapları süsleyerek insanlara dağıtmaktadırlar. Bu şahısların hayatını inceleyen bir kimse bu şahısların dönemlerinde yaşayan âlimlerin görüşlerini dikkate aldığında, bu şahısların Ehli Sünnet Vel Cemaat’ten çok uzak olduklarını anlayabilir.

İbni Teymiyye’yi tanıtmak ile başlayacağız. İbni Teymiyye kimdir? İzinden gidenlerce neden bu kadar yüceltiler? Ve âlimler neden ona karşı reddiyeler hazırlamışlardır?

İbni Teymiyye, Suriye’nin Harran kentinde doğmuştur. Babası ilmi seven ve destekleyen, Hanbelî mezhebinden bir şahıs idi. Babası Moğollar’dan korktuğu için oğlunu Şam’a getirmiştir. Babası vefat ettikten sonra İbni Teymiyye, babasının sayesinde birçok insan tarafından ilgi görmüştür. Çünkü babasının hiç malı yoktu. Bu nedenle insanlar ona sahip çıkıp önem vermişlerdir. İnsanların ona önem vermeye başlamasını ilerleyen yıllarda değerlendirmeye ve kendi kafasına göre fetvalar vermeye başlamıştır. Daha sonraları İbni Teymiyye büyük âlimler ile tartışmalara girmiştir. Her tartışma sonunda bu davranışından vazgeçiyor ama sonra tekrar tartışmalara girişiyordu. En sonunda Sultan Muhammed İbni Kalavun’un emri ile getirildi. Dört mezhebin de büyük âlimleri ile tartıştırıldı. Bu tartıaşmalar sonunda âlimler onun “Mürted” olduğuna hükmettiler. Bu hüküm üzerine Sultan, onu ömür boyu cezaevine atmıştır. Muhaddis, Fakih Veliyiddini Iraki adındaki âlim (kendisi hafızların şeyhi olan Zeyneddin Iraki’nin oğludur)” El-Ecvibel

Mardiyye” adlı kitabında İbni Teymiyye için şöyle diyor: “İlmi, aklından büyüktür.” Yani bu kişi ilmi öğrenmiş fakat öğrendiği ilmi hak yolda kullanmamıştır. Bu âlim aynı kitabında yine diyor ki: “İbni Teymiyye 60 meselede icmaya karşı gelmiştir. Bu meselelerin bazıları akaîd ile ilgili bazıları da fürulardadır.” Bunun üzerine onunla aynı zamanda yaşamış olan âlimler ona reddiyeler yazmışlar ve sapık olduğunu açıkça belirtmişlerdir. Bu âlimlerden biri de İmam Hafız Takiyyuddin Ali b. AbdulKafi Es-Subki ‘dir. Bu âlim “Ed-Durra El-Muduyya” adlı kitabında diyor ki: “İbni Teymiyye’nin akaid konusunda çıkarmış olduğu meselelerden dolayı sapmıştır. Yani İslam’ın rükünlerini ve larını bozmaya çalışmadan önce kendini, kitaba ve sünnete tabi olduğunu, hak olana, doğru olana, Cennet’e davet eden biri olarak göstermiştir ama daha sonra hak yola tabi olmaktan çıktı ve bid’atçi olup icmadan uzaklaşıp, icmaya karşı muhalif olduğundan dolayı da Müslümanların cemaatinden sapmıştır. Allâh ve sıfatları hakkında “Cisim ve mürekkeb” olduğunu iddia etmiştir. Yine “Allâh’ın uzuvlara ve parçalara ihtiyaç duyması imkânsız değildir” demiştir ve Allâh’ın sonradan varolan sıfatlarının olduğunu iddia etmiştir.” Bir iddiası da şudur: “Kur’an-ı Kerim’in yaratılmıştır. Bu Kur’an olmadan önce Allâh bunu tekellüm etmiştir. Allâh, dilediği vakitte konuşur, dilediği vakitte de susar.” Onun fikrine göre insanların iradesinde olan şeyler Allâh’ın zatında da olur. Bu kadarı ile yetinmeyerek âlemin ezeli olduğunu, yaratılmışların başlangıcının olmadığını iddia etmiştir. Bu son iki sözünde Allâh’ın ezeli olan sıfatlarının yaratılmış olduğunu ve yaratılmış varlıkların ezeli olduğunu iddia etmiş olur. Bu iki görüşü hiçbir ümmetten söyleyen olmamıştır. Ümmet 73 fırkaya ayrıldığından İbni Teymiyye bu görüşleri ile hiçbir fırkaya girmiş değildir. Kendisine başka grup kurmuş olur. Bu saydığımız meseleler küfür olduğu halde fıkhı konulardaki yanlışlarına göre çok azdır.”

Hafız Iraki’nin şeyhi olan Hafız Ebu Said El-Ala’i, İbni Teymiyye hakkında birçok mesele nakletmiştir. Bunu ise Hafız Muhaddis tarihçi Şemseddin b. Tolon, “Zahair El-Kasr” adlı kitabında bizlere bildirmiştir. Diyor ki: “İmam Ebu Said El-Ala’i, İbni Teymiyye’nin âlimlere, icmaya ve insanlara muhalif olduğu meseleleri nakletmiştir. Bu meselelerin bir kısmi akaid ile ilgili bir kısmı da füru’lardadır. Bazı meseleleri icmaya karşı bazıları da mezhepte güçlü olan görüşlere karşıdır.”

İbni Teymiyye’nin sapık görüşlerinin bazıları şunlardır:

Birinci Mesele – Bazı yaratıkların başlangıcının olmadığını, yani Allâh ile birlikte ezelde var olduklarını iddia etmesidir.

Bu sapık görüşü şu kitaplarda geçmektedir.

1- Muvafakat Sarihil Ma’kul Lisahihil Menkul

2- Minhac es-Sünne e-Nebeviyye

3- Şerh Hadis-i Nüzul

4- Şerh Hadis İmran b. Husayn

5- Nakd Meratibul İcma’

6- Fetaval Kübra

7- Altı Sürenin Tefsir Mecmuası


“Muvafakat Sarihil Ma’kul Lisahihil Menkul” adlı kitabında diyor ki ; “Hadis ehlinin çoğu ve onlara tabi olanlar yaratılmışların aslının yaratılmış olduğunu demiyorlar ancak ezeli olduğunu söylüyorlar.”

“Minhac es-Sünne e-Nebeviyye” adlı kitabında diyor ki; “Bu alemin içindekilerin kendisi ezeli olması imkansızdır ancak bu yaratılmışların aslı ezelidir..”

İmam El Celal ed-Devveni, “Şerhil Adydiyye” adlı kitabında diyor ki: “İbni Teymiyye, bazı kitaplarında Arş’ın ezeli olduğunu yazdığını gördüm.”

CEVAP:

Bu mesele onun en kötü meselelerinden birisidir. Kur’an’a, Hadislere, icmaya ve âlimlere karşı olan bir meseledir.

İmam Muhaddis Usuli Bedrettin Ez Zerkeşi “Teşiniful Mesâmi’” adlı kitabında şöyle diyor: “Bütün Müslümanların ittifakı ve görüş birliği ile “bu âlemin aslı ezelidir” diyenin kâfir olduğunu söylemiştir. Burada felsefecilerin görüşlerini şöyle nakletmektedir: “Bu âlemin hem kendisi hem de aslı ezelidir. Bazıları da demişler ki; “Bu âlemin içindekiler yaratılmıştır ama aslı ezelidir.” Bu görüşü naklettikten sonra Bedrettin Ez Zerkeşi şöyle demiştir: “Bütün Müslümanlar bu iki görüşü savunanların sapıklıkta ve delalette olduklarını söylemişlerdir ve onları tekfir etmişlerdir.” Bu sözün aynısını İmam Hafız İraki, Kadi İyad Yahsybi el-Maliki, Hafızı Zeyneddin Iraki ve Hafız İbni Hacer Askalani gibi âlimler söylemişlerdir. Kadi İyad “Eş-Şifâ” adlı kitabında diyor ki: “Bu âlemin ezeli olduğunu iddia edeni veya bundan şüphe edeni kesinlikle tekfir ederiz.
Büyük Hanefi âlimlerinden lügatçi olan Muhammed Murtada Ez-Zebidi “Şerh İhya Ulumiddin” adlı kitabında diyor ki; “Bu âlemin ezeli olduğunu iddia eden felsefecilerin görüşlerini, Müslümanlardan kimse onaylamamıştır.” Ve aynı kitapta İmam Subki’den naklederek diyor ki: “Subki, “Şerh Akidet İbni Hacib” adlı kitabında şöyle diyor; ‘Cevher ve arazlar hepsi yaratılmıştır. Hepsi sonradan olmuştur. O halde bu âlemin hepsi yaratılmıştır. Müslüman olan ve olmayan bütün insanlar bunda icma etmişlerdir. Kim bu konuda muhalif olursa kâfirdir.”

İbni Teymiyye bu iddiaları ile Kur’an’a, hadislere, âlimlerin icma’ına ve akla ters düşmüştür. Ku’ran-ı Kerim’e nasıl karşı gelmiş olur, “El-Hadid” suresinin 3. ayetinin meali: “O ilktir.” Yani O’ndan başka hiçbir şey ezeli değildir.” Her kim Allâh ile beraber ezeli olan varlıkların olduğunu iddia ederse Allâh’a ortak koşmuş olur. Hadis’e karşı geldiğini de İmam-ı Buhari’nin “Es Sahih” adlı kitabında naklettiği şu hadisten anlıyoruz: “Allâh vardı, O’ndan başka hiçbir şey yoktu.” Başka rivayette de “Allâh vardı ve O’nunla beraber hiçbir şey yoktu.” Bu hadislerden anlaşılıyor ki, bu iddialarıyla hadislere de karşıdır.

İkinci Mesele – Allâh’ın sıfatlarında sonradan yaratılmış sıfatlar olduğunu iddia etmesidir.

Bu sapık görüşü şu kitaplarda geçmektedir.

1- Muvafakat Sarihil Ma’kul Lisahihil Menkul

2- Minhac es-Sünne e-Nebeviyye

3- Fetaval Kübra

4- Altı Sürenin Tefsir Mecmuası

“Minhac es-Sünne e-Nebeviyye” adlı kitabında diyor ki: “Allâh’ın hareket eder ve Allâh’ın zatında yaratılmış ve araz olan sıfatlarının da olduğunu söylüyoruz. Bunun batıl olduğunu delil nedir? ”


CEVAP:

Bu sözün batıl olduğuna delil olarak İmam İsfarayini, “Et-Tebsiru Fiddin” adlı kitabında ona cevaben şöyle dediğini gösterebiliriz: “Bilmen gereken mesele şudur; Kesinlikle Allâh’ın sıfatlarında ve zatında yaratılmış sıfatların bulunması imkânsızdır. Çünkü sıfatlarında yaratılmış olan bir şey bulunmuş olsaydı kendisi de yaratılmış olurdu. Bundan dolayı İbrahim Peygamber hakkında “El Enâm” suresi 76. ayetinde bildirildiği gibi şöyle denmektedir. ‘Değişenleri, kaybolanları sevmem.’ Yani İbrahim Peygamber burada ay, yıldızlar ve güneşin bir halden bir hale geçtiği için bunlar ilah olamazlar diye kavmine bildirmiştir. Allâh’ın Zatında yaratılmış olan sıfatlar olsaydı kendi zatı da yaratılmış olacaktı. Bu da Allâh hakkında imkânsızdır.”

İmam Ebu Hanife “El-Fıkhıl Ebsat” adlı kitabında şöyle diyor: “Allâh’ın sıfatları yaratılmış değildir. Sonradan olma da değildir. Yaratılmışlarda olan değişikliğe uğrama gibi durumlardan münezzehtir. Kim Allâh’ın sıfatları hakkında sonradan olmuştur veya yaratılmıştır derse veya onda duraklarsa ( yani “yatılmıştır veya yaratılmamıştır demem”) gibi söyler veya şüpheye düşerse kafir olur.

İmam Seyfettin Emidi, “Gayetul Meram Fi İlmil Kelam” adlı kitabında şöyle demektedir: “Doğru ve hak olan görüş şudur; Şayet Allâh’ın sıfatlarında yaratılmış sıfatlar olmuş olsaydı ve kendi zatında yaratılmış olan sıfatlar bulunmuş olsaydı, bu Allâh hakkında noksanlık olurdu. Bu da Allâh hakkında imkânsızdır.”

Üçüncü Mesele – Allâh’ın “cisim olduğunu” iddia etmesi.

Bu sapık görüşü şu kitaplarda geçmektedir.

1-Şerh Hadis-i Nüzul

2-Fetaval Kübra

3-Beyan Telbis el-Cehmiyye

“Şerh Hadis-i Nüzul” adlı kitabında diyor ki : “Şeraite göre bir peygamberden, bir sahabeden, bir tabi’den veya bir seleften Allâh’ın cisim olup olmadığını bildiren bir nakil yoktur. Ancak ispatlamak veya inkâr etmek bu şeraitte bir bid’attir.”

“Fetave İbni Teymiyye” adlı kitabında da diyor ki: “Tecsim kelimesi, yani Allâh’ın cisim olduğunu ne inkâr etmek ne de ispatlamak niyetiyle hiçbir Selefin görüşünde geçmiş değildir. O zaman Ehli Selef cismi reddettiler veya ispatladılar denemez.”

“Beyan Telbis el-Cehmiyye” adlı kitabında şöyle diyor: “Kesinlikle Allâh’ın kitabında, Resulün Sünnetinde, Ehli Selefin sözlerinde, Allâh’ın cisim olmadığı konusunda kesinlikle bir nas yoktur ve Allâh’ın sıfatlarının cisim ve araz olmadığı konusunda da bir nas yoktur.”


CEVAP:

Allâh-u Teâlâ” Eş-Şurâ” süresinin 11. ayetinde şöyle buyurdu:

لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَىْءٌ

Manası: “Allâh, hiçbir şeye benzemez.”

Bağdat’taki Hanbelîlerin lideri olan, İmam Ebu Fadl Abdul Vahid el- Bağdadi et-Temimi, “İtikadi İmam Ahmed” adlı kitabında: “Allâh’ın cisim olduğunu iddia edeni Ahmed Bin Hanbel inkâr ve reddetmiştir.” Dedi İmam-ı Eşari “En Nevedir” adlı kitabında diyor ki : “Her kim Allâh’ın cisim olduğuna itikad ederse o, Allâh’ı tanımamış olur ve Allâh’a karşı kâfir olur.”

İmam İbni Muallim el-Kuraşi “Necmul Muhtedi “adlı kitabında İmam Şafii’nin “Her kim, Allâh’ın cisim olduğunu iddia ederse kâfir olur “ dediğini nakletmiştir.

< Previous Post

Yüce Rabbimizi mekandan münezzeh olarak bilmek Ehl-i Sünnet akidesidir

Next Post >

Tevhid Akidesi (imam Shafii’nin bir soezü)

Darulfatwa

40 Hector Street,
Chester Hill NSW 2162

P: +612 9793 3330
F: +612 9793 3103
info@darulfatwa.org.au

Darulfatwa World Map